Yazar Cemal Şakar Üniversitemizdeydi

1 Nisan 2015

Yazar Cemal Şakar, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Ses, Sanat, Edebiyat Kulübü’nün davetlisi olarak Üsküdar Yerleşkesi’nde seminer verdi.  

Şakar, klasik ve modern dönemin sanat ve estetik algıları, sanatın işlevselliği, entelektüellerin sanata bakış açıları, öykünün dili gibi birçok konuda görüşünü bildirdi. Sanat algısının çağlar boyunca nasıl değiştiğinin üzerinde duran Şakar, geleneksel dönemde iç içe olan sanat ve zanaatın bir amaç uğruna üretildiğini, modern dünyada ise sanatın salt estetik bir nesne olarak algılandığını ifade etti. Modernizmle doğan estetik biliminin, sanat ve zanaatı birbirinden ayırmasıyla orijinalliği de ortaya çıkardığını söyleyen Şakar, “Sanatta orijinallik ve intihal kavramları 19. yüzyılda ortaya çıkıyor. Klasik dönemde hiçbir edebiyatçı çok özgün bir konu bulduğunu ve bunu çok özgün bir biçimde ifade ettiğini söylememiş. Leyla ile Mecnun herhalde yüz ayrı kişi tarafından yüz farklı şekilde yazılmıştır, kimse de birbirini suçlamamıştır. Oysa günümüzde bir yazar başka bir yazarın öyküsünden tematik bir şey işlerse intihal olarak algılanıyor. Bu, sanat tasavvurlarının zaman içinde ne kadar değiştiğinin göstergesidir.” değerlendirmesini yaptı.

“Ekmek Derdinde Olan Bir İnsan Sanatla İlişki Kuramaz”

Sanatın, özünde bir araç olduğunu ve işlevsel olması gerektiğini düşündüğünü söyleyen Şakar, “Menkıbelerin sonunda hep kıssadan hisseler vardır. Ben de toplumdan kopuk salt estetik olsun diye öykü yazmıyorum. İnsanların benim öykülerimden kıssa çıkarmasını istiyorum.” diye konuştu. Sanatın yüceltilecek bir şey olmadığını ifade eden Şakar, “Toplumlar sanatsız da yaşayabilirler. Öncelik toplumun zaruri ihtiyaçlarının sağlamasıdır, ancak ondan sonra sanatla bir ilişki kurulabilir. Ekmek derdinde olan bir insanın sanatla ilişki kurmasını bekleyemezsiniz. Özellikle görsel sanatlar orta sınıf üstü içindir. Edebiyat ise fakir işidir, harçlıklarınızla da bir kitap alabilirsiniz.” dedi.

Entelektüellerin sanata bakış açısını da değerlendiren Şakar, entelektüelleri organik ve inorganik olarak ikiye ayırdı: “Edward Said’in ifadeleriyle entelektüel bağımsız, iktidardan uzak olmalıdır. Ancak bağımsız olursa iktidara eleştirilerini yöneltebilir ve sanatını icra edebilir. Pratikte ise içinde bulunulan işler, ilişkiler, entelektüellerin sesini kısıyor ve entelektüel iktidarla iç içe geçerek organik hale geliyor. 50 kuşağının birçok entelektüeli iyi öykücülerdir, hepsi metinlerinde özgürlük mücadelesi vermiştir ancak 1960 darbesini de 28 Şubat’ı da desteklemişlerdir. Bu onların iktidarla kurdukları bağla alakalıdır. İnorganikler ise iktidarla organik bağ kurmayan entelektüellerdir.”

Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Fahameddin Başar, Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Türkan Alvan semineri takip eden akademisyenler arasındaydı.